HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |


Laikliğin tarifi yapılmalı mı?

"Laikliğin tarifi yapılmalı mı?" sorusunun cevabında anlaşma sağlanamadı. İlk bakışta tartışılması bile abes olan bir konu, hatta "Allah Allah, tarifi yapılmamış mı, nasıl olur, tarifi olmayan muğlak bir kavrama nasıl hüküm bina edilebilir?" diyerek derhal tarifinin yapılması ve ilgili kanunlara, resmi belgelere geçmesi konusunda ittifak beklenir. Ama nerede beklenir, normal ülkelerde, toplumlarda beklenir. Biz normal değil miyiz? Elbette değiliz. Bizde demokrasi yarımdır, hürriyetler ve haklar -olması gerekenden daha fazla- kısıtlanmıştır, devletin erkleri birbirine karışmıştır, atanmışlar siyaset yapar, siyasiler atanmışlardan çekinirler, silahın ucunu görünce emaneti terk edip çekilirler, egemenlik bölünmüş, halkın ve Meclis'in elinden alınmış, sorumluluk taşımayan bazı şahıs ve kurumlara verilmiştir, bu şahıs ve kurumlar ve bunlarla Meclis ve iktidar arasında gerilim ve çatışma yaşanmaktadır... Bu duruma, demokratik yönetim açısından bakarak normal diyen kimse de normal değildir.

Laikliğin tarifi niçin istenmiyor?

Bunun bazı sebepleri şöyle açıklanabilir: 1. Tarif isteği islami kesimden de geliyor; şu halde -farklı kesimler olarak- buna karşı çıkmak ve bundan şüphe etmek gerekir. 2. Laiklik tarif edilir, sınırları belli hale gelirse onu "din özgürlüğünü daraltmak" için kullananların önemli bir argümanı ellerinden alınmış olur. Tarif edilirse önlerine gelen her dini talep, davranış ve uygulamayı, "bu laikliğe aykırıdır" diye damgalayıp yasaklayamaz, veto edemez, aleyhte hükme bağlayamazlar.

Bu ve benzeri sebeplerle laikliğin tarifine karşı çıkanlar yanında buna taraftar olanlar ve hatta "tarif teklifleri" sunanlar da var.

Önce "tarif edilmelidir" diyenlere biri yargı biri de entelektüel kesimden iki örnek vereyim:

2006-2007 Adli Yılı başında yapılan törende konuşan Yargıtay Başkanı Osman Arslan, laiklik ilkesinin yeniden tanımlanması gerektiğini savunarak şunları söyledi: "Laiklik, dinin devlet işlerine, devletin ise din işlerine karışmaması demektir... Anayasa laikliğe özel önem ve değer vermiş, bu bağlamda 'Başlangıç' bölümü ile 2,4,6,10,14,15 ve 24. maddelerinde, laiklikle ilgili hükümlere yer verilmiş ise de laikliğin açıkça tanımı yapılmamıştır. Bu nedenle, ülkemizin taraf olduğu milletlerarası bildiri ve sözleşmeler ile Anayasa hükümleri birlikte değerlendirilerek, laiklik ilkesi ile din ve vicdan özgürlüğünün açıklanması zorunlu görülmektedir."

H.Bülent Kahraman da "Laikos'suz laiklik olur mu?" başlıklı yazısında (Radikal, 7-6-2004) şöyle diyordu: "...Oysa, bugün, demokrasi alanında evrensel düzeyde kendisini gösteren gelişmeler artık onsuz bir modernleşme olamayacağını kanıtlıyor. Dolayısıyla, demokrasi temelinde, böyle bir genişleme söz konusu. Bu da demokrasi-laiklik ilişkisinin daha önceki modellerini değiştirmeyi gerektiriyor. Yani, sadece antilaik oluşumlara referansla bir modernleşme tanımı mümkün değil. Bugünkü modernleşme mantığı ancak demokrasiye referansla kurulabilir. Öyleyse, ister istemez mevcut yapının değişmesi gerekecektir."

H.B. Kahraman yapının değişmesi gerektiğini söylediğine göre, yeni yapıya uygun bir tanımı da kaçınılmaz bir gereklilik olarak ileri sürüyor demektir.

Gelelim tarif tekliflerine, ama gelecek yazıda.

15 Ekim 2006
Pazar



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Önceki Makale | Sonraki Makale | Makale Listesi |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: