HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


C- TEDVİN FAALİYETİ:
Kur'ân-ı Kerîm'in tamamı ile kısmen fıkıh ve hadisler dışındaki bütün dînî ilim ve kitapların telîfi bu devrede başlamıştır. Süyûtî, Zehebî'den şu satırları nakleder: "Bu asırda İslâm âlimleri hadîs, fıkıh ve tefsirin tedvinine başladılar. Bu cümleden olarak İbn Cürayc Mekke'de, Mâlik Muvatta'ını Medîne'de, Evzâi Şam'da, İbn Ebî-Arûbe, Hammâd b. Seleme ve benzerleri Basra'da, Ma'mer Yemen'de, Süfyân es-Sevrî Kûfe'de toplayıp tertip ederek yazdılar (tedvin, tasnif). İbn İshak Meğâzî'yi yazdı, Ebû-Hanîfe fıkıh ve re'yi tasnif etti. Biraz sonra Hüşeym, el-Leys, İbn Lehî'a; sonra İbn el-Mübârek, Ebû-Yûsüf, İbn Vehb yazdılar. Böylece ilimlerin derlenip tertip edilerek yazılması çoğaldı; arapça, lûğât, tarih ve destanlar da tedvin edilerek yazıldı. Bundan önceki asırda âlimler ya hâfızalarından nakledip söylüyorlar, yahut da tertipsiz, fakat mevsuk sahifelerden naklediyorlardı.(12)
Biz burada -mevzûumuz icâbı- sünnet, fkııh ve fıkıh usûlünün tedvînî üzerinde duracağız:

a) Sünnet:
Emevîler'den Ömer b. Abdülaziz devrine kadar sünnet daha ziyade şifâhî rivâyet ile yayılıyor, bu arada bazı sahâbî ve tâbiîler küçük toplamalar yapıyorlardı (sahîfeler). Ömer b. Abdülaziz'in emriyle daha büyük toplamalar başladı ise de bunlar da mahdut idi; ayrıca ilk râvileri esas tutularak; yâni senedlerine göre toplanmıştı. Konulara göre yapılan toplamalar (tasnîf) ikinci hicrî asrın ortalarında yâni Abbâsîlerin ilk devirlerinde başlamıştır. Bu faaliyet üçüncü asırda inkişâfının zirvesine çıkmış ve meşhur altı kitap (el-kütübü's-sitte) vücuda getirilmiştir.(13)
Sünnetin tedvîni fıkıhtan önce fakat tasnifi fıkıhtan sonradır. Ebû-Yûsuf, Muhammed, Şâfiî bize kadar gelen fıkıh kitaplarını yazarken, tasnif edilmiş hadis kitaplarına değil, bazı hadislerin toplandığı sahifeler ile şifâhî rivâyete dayanmışlardır. Şâfiî, Ebû-Hanîfe gibi imamlara isnad edilen "Müsned"ler, onlar tarafından bizzat tertip edilmiş olmayıp, fıkıh kitapları ve fetvâlar taranarak veya şifâhî rivâyetlere dayanılarak kendilerinden sonra tertip edilmişlerdir.(14)
b) Fıkıh:
Diğer ilimler arasında fıkhın da Emevîler devrinde tedvin edildiğini zikretmiştik. Abbâsîler devrinde Abdullah b. Mübârek, Ebû-Sevr, İbrahim en-Neha'i, Hammâd b. Ebî-Süleyman gibi fıkıh bilginlerinin fıkıh mevzuûndaki kitaplarından bahsedilmiş ise de(15) bunlar bize ulaşmamıştır.
İmam Mâlik'in, hadislerle beraber sahâbe ve tâbiûn fetvâlarını ve kendi reylerini ihtiva eden el-Muvatta'ı, İmam Muhammed'in el-Mebsût, el-Âsâr gibi kitapları, Ebû-Yûsüf'ün el-Harâc'ı ve İmam Şâfiî'nin el-Umm külliyatı zamanımıza kadar ulaşmış, üzerinde çalışılmış ve son asırda baskıları da yapılmıştır.
Sonraki fıkıh kitaplarına da örneklik eden bu kitaplarda takip edilen metod, bir mevzû (kitab, bâb, fasıl) içine giren meseleleri bir araya getirmek; Kitab ve sünnetten delillerini zikretmek, muhâlif görüşlere temas ederek bunları çürütmektir. Meseleci (kazuistik) metod takip edilmiştir. "Bir mevzû ile alâkalı nazarî ve umûmî kaideleri tesbit etmek, bunları yazdıktan sonra şumulüne giren ve zikredilmesi gereken meseleleri sıralamak" gibi bir metod takip edilmemiştir.(16) Gerçi aynı asırda ilerde üzerinde duracağımız "fıkıh usûlü" ilmi de tedvin edilmiştir; fakat bu ilmin de mevzûu umûmî hukuk kaideleri, nazariye ve prensipleri değil, daha ziyade fıkhın kaynakları, ictihad metodu ve hukukun felsefesidir. Sonraki asırlarda "kavâid" ismiyle bazı çalışmalar yapılmıştır, fakat bunlar üzerinden yürünmemiş, fıkıh kitapları ilk metodu devam ettirmiştir.
Fıkıh kitaplarında mezkür "meseleci metod"un takibi, hadis ve âsâr ile fıkhın; yani bunlardan çıkarılan hükümlerin paralel yürütülmesinden neşet etmiştir. Herhangi bir mevzû tedvîn edilirken ilgili hadisler, sahâbe ve tâbiûn fetvâları tesbit ediliyor, bunlardan çıkan neticeler ile kitabı yazan müctehidin reyleri birlikte yazılıyordu. Dolayısıyla meseleler teker teker ele alınıyor, tasavvur ediliyor ve hükümleri ayrı ayrı açıklanıyordu. Şüphesiz müçtehidler, hükümleri sıralarken bazı prensip ve esaslara dayanıyorlardı, fakat bunu fıkıh kitaplarında zikretmiyorlardı.
Eser ekolünün hüküm vermek, ictihad etmek için hâdisenin vukubulmasını, meselenin doğmasını beklemesi de bu neticede âmil olmuştur.

c) Kanun:
Abbâsîler devrinde de fetvâ ve kazâda müctehidler kendi ictihadlarına dayanıyorlardı. Bunun tabiî neticesi ihtilâf olduğundan aynı ülke içinde -ictihadî meseleler üzerinde- birkaç çeşit fetvâ ve hüküm ortaya çıkabiliyordu. Hukukî eşitlik ve emniyetin temini maksadıyla bazı teklif ve teşebbüsler oldu; ezcümle Mansûr ve Hârûn er-Raşid, İmam Mâlik'e, Muvatta' isimli kitabını kanunlaştırmayı teklif ettiler. Mâlik bunu inhisarcılık ve ictihad hürriyetine aykırı telâkki ederek kabul etmedi. Kitabının bütün hadisleri ihtiva etmemiş olması da bu davranışta rol oynamıştır. Abdullah b. el-Mukaffa' (v. 142/759) Mansur'a sunduğu bir arîzada, bütün ülkede tatbik edilecek bir kanun vazedilmesini teklif etmiştir.(17)
Bu düşünce ve teşebbüslere rağmen kanunlaştırma hareketi Osmanlılar çağına kadar gerçekleşememiştir.

d) Fıkıh Usûlü:
Fukahâ arasındaki görüş ayrılıkları ve bunlarla alâkalı münâkaşalar, mübâhaseler tedvinden çok önce meydana gelmiştir. Bu ihtilâfın tedvine akseden neticelerinden birisi, daha başlangıçta reddiye ve münakaşa tarzında kitapların yazılması(18) ikincisi de fıkıh usûlü ilminin doğmasını hazırlamasıdır. Müctehid İmamlar, münakaşa ve mübâhaselerini dağınıklıktan kurtarmak, bir temele oturtmak, ictihad metodlarını tesbit etmek için bazı kaideler ve prensipler vazetmişler, bunların mecmûu fıkıh usûlünü meydana getirmiştir.(19)
Ebû-Yûsüf ve Muhammed'in bu mevzûda da kitap yazdığı söylenmişse de zamanımıza intikâl etmemiştir. Bugün elimizde bulunan ilk usûl kitabı İmam Şâfiî'nin "er-Risâle"sidir. Çok kıymetli bilgi ve haberler ihtiva eden bu eserin önemli mevzû ve bölümleri şunlardır: "Kur'ân ve onun hükmü açıklama metodu, nâsih-mensûh, haber-i vâhid, kıyas, istihsan, sünnet ve Kur'ân ile münasebeti, hadislerin gizli kusurları (ilel), icmâ, ictihad ve ihtilâf.

e) Istılahlar:
Fıkıh usûlünün yanında, yine bu devrede bazı fıkıh terimleri doğmuş, veya mevcut terimlerin mefhumları tesbit edilmiştir. Farz, vâcib, sünnet, mendûb, müstehab, haram, mekruh, şart, illet, rükün gibi yüzlerce terim, mezhebler arasında ya aynı yahud da farklı mânalarda -fakat mânaları muayyen olarak- kullanılmaya başlanmıştır.(20)


12. Süyûtî, Târihu'l-hulefâ, s. 261.
13. Hadîs Usûlü isimli kitabımıza bak. s. 21-26.
14. Prof. Dr. A. Hasen Abdulkadir, age., s. 110-121.
15. İbn en-Nedîm, el-Fihrist (Kahire 1348) s. 297-319.
16. Esasen küllî hukukî kaidelerin tesbiti ve bunların taknîni (kanunlaştırma) bütün dünya hukukunda oldukça yeni zamanlarda olmuştur.
17. Kürd Ali, Resâilu'l-buleğâ, s. 126; A. Zeki Safvet, Cemheratü-resâili'l-arab, C. III, s. 37; A. Emin, Zuhru'l-İslâm, C. II, s. 174.
18. Ebû-Yûsüf'ün İhtilâfu Ebî-Hanîfe maa İbn Ebî-Leylâ, er-Reddü alâ siyeri'l-Evzâ'î; İmam Şâfiî'nin el-Umm külliyâtının VII. cildindeki bu nevi kitapları burada örnek olarak hatırlanabilir. Daha sonra el-Hilâf adıyla bir ilim dalı da bundan doğacaktır.
19. Bugün elimizde bulunan Fıkıh Usûlü kitaplarındaki kaidelerin bir kısmı da fürû'a bakılarak sonrakiler tarafından vazedilmiştir.
20. İbn Kayyim, İ'lâmu'l-muvakkı'în, C. I, s. 40 vd.; Şah Veliyullah, el-İnsâf, s. 7 vd.; el-Hudarî, Târihu't-teşrî', s. 220-230.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: