HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


Selmân el-Fârisî (v. 36/656):
İranlı, Isfahân'da ateşperest bir çevre içinde yetişti, bu din kendisini tatmin etmediği için hak dini arama yoluna koyuldu, İran, Bizans ve İsrâiloğulları'nın dine ait kitaplarını okudu, İncil'i inceledi, seyâhatleri sırasında Benî-Kelb ile hizmet anlaşması yaptı, fakat onlar, Selmân'ın garipliğinden faydalanarak onu köle haline getirdiler ve birçok el değiştirerek Medîne'ye geldi, Rasûlullah'ı görüp dinleyince O'nun, Hakk'ın elçisi olduğunu anladı, köle iken müslümanlığını açıklamak istemediği için -Rasûlullah'ın (s.a.) aracılığı ile- sahipleri ile azatlık anlaşması yaptı, onlar adına bir hurmalık yetiştirdi ve hurmalar -yine Allah Rasûlü'nün mucizevî müdahalesi sayesinde- kısa zamanda meyve verince Selmân hürriyetine kavuştu, müslüman olduğunu açıkladı. Hendek savaşından itibaren bütün savaşlara katıldı, Hendek savaşına ismini veren savunma tedbirini Rasûlullah'a Selmân tavsıye etti, daha sonra Irak fethine katıldı, İran fethedildikten sonra Medâin vâlîliğine tayin edildi. Selmân (r.a.) geçmişini ve soyunu hiç dile getirmez, âdetâ İslâm ile dünyaya geldiğini ifade edercesine kendisine "İslâm oğlu Selmân" derdi. O'nun ilmi, zühdü, takvâsı ve Rasûlullah nezdindeki müstesna değeri konusunda ittifak vardır. Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Allah bana dört kişiyi sevmemi emretti: Alî, Ebû-Zer, Mikdâd, Selmân." Bunun içindir ki Hz. Ebû-Bekir, Ebû-Süfyân yüzünden Selmân'a serzenişte bulunmuş, Rasûlullah'ın ikazı üzerine (onu darıltırsan Allah'ı darıltmış olursun dediği için) gelip kendisinden af dilemişti. Bütün ömrünce zâhidâne yaşadı, vâlî iken dahi hurma yapraklarından hasır vb. örer, bundan elde ettiği gelir ile geçinir, beş bin dirhemlik maaşının tamamını fukaraya tasadduk ederdi. Evi yoktu, kendisi için bir ev yapma teklifini hep reddetti, sonunda birisi "kalktığın zaman başın tavanına değecek, yattığın zaman da ayağın duvarına dokunacak" bir kulübe yapayım deyince bunu kabul etti ve hayatını orada geçirdi. Selmân (r.a.) bu zühd halini, bu mâna sultanlığını Rasûlullah'ın özel ilgisine ve terbiyesine borçlu idi; gecenin ortasında Rasûlullah'ın ona ayırdığı bir ders ve eğitim saati vardı ve Rasûl-i Ekrem onun için "Din, süreyya yıldızında olsa İranlı (Selmân) oraya da ulaşır" buyurmuştu.
Selmân'ın (r.a.) ictihadına, din anlayışına, fıkhına delalet etmesi bakımından şu olay önemlidir: Hz. Peygamber (s.a.) onu, Ebu'd-derdâ ile kardeş eylemişti. Selmân kardeşliğini ziyaret için evine gittiğinde eşini perişan halde bulmuş, sebebini sorunca da "Kardeşliğinin dünya ile hiçbir alış-verişi yok" cevabını almıştı. Eve girdi ve geceyi burada geçirdi, Ebu'd-derdâ'nın devamlı oruç tuttuğunu, uyku uyumadığını, sabaha kadar namaz ile meşgul olduğunu tesbit etti ve onu bu davranıştan menederek şunları söyledi: "Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır, ailenin senin üzerinde hakkı vardır, bedeninin senin üzerinde hakkı vardır; her hak sahibine hakkını ver!"(88)


88. İbn Hacer, C. II, s. 60; İbn Abdilber, İstî'âb, C. II, s. 53; Zirikli, A'lâm, C. III, s. 169.


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: