HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


40. Yıl
İslâm'ın biçimlendirdiği toplumda sınıflara ayrılmış insanlar ve bu arada "İmam-Hatipler" sınıfı ile "cemâat" sınıfı yoktu. Her bir müslüman hem İmam-Hatip, hem de cemâat idi; bu imkân her müslümana açıktı, imkânı fiile döndürmenin yolu ise yalnızca ehliyetten geçiyordu. Ehliyet ilim ve ahlâk demekti, kim ilimde ve ahlâkta daha önde ise İmam-Hatiplik de öncelikle onun hakkı idi, bu yüce şerefe öncelikle o lâyık görülürdü. İmamlığa lâyık görülenler aynı zamanda devletin en üst kademelerinde görev almaya da lâyık görülür, devlet başkanı (imam, halife), komutan, hâkim, vali, muallim, vezir, kâtip... olurlardı. Toplumun değer hükümleri de bu ölçüler içinde oluşuyor, sultanlar, ulemânın atlarının ayaklarından üzerlerine sıçrayan çamuru şeref biliyor, bu çamuru taşıyan elbiselerinin kabirleri üzerine konulmasını vasiyet ediyorlardı. Bu toplumda adam olmak, diploma ve dünyalık sahibi olmak değil, ilim ve fazîlet sahibi olmak, diye biliniyordu. Gün geçti, devrân döndü, hak yerine kuvvet, fazîlet yerine gözü açıklık ve entrika, din yerine dünya geçti. Artık toplumun ileri gelenleri, iktidarı elde tutanları, ilim ve fazîlete sahip olanlardan ziyade diplomaya, güce, maddî değerlere sahip olanlardı. Bunlar da büyük çoğunluğu itibârıyla milletine yabancılaşmış, millî ve dînî değerlerinden uzaklaşmış, ekonomik ve teknolojik yönden gelişmiş bulunan toplumlara hayran, ben bilirimci, halka üstten bakan, kendîni onların vasîsi sanan, halka rağmen halkı yönetmeye kalkan kimselerdi. Halk bunu görüyor, hissediyor, acısını içine hapsedip gününü bekliyordu. Günü gelince ezânsız semtlere ezân istedi, Kur'ân'sız nesillere Kur'ân istedi, din eğitimi ve bilgisinden mahrum çocuklarına din dersi istedi... Minarede ezân, her yerde Kur'ân okuyacak, namaz kıldırıp hitabede bulunacak, çocuğundan yaşlısına bütün halka din eğitim ve öğretimi verecek elemanları yetiştirmek üzere mektep istedi; istedi ki, mutlu günler geri gelsin, "millet-devlet-ümmet" bütünlüğü yeniden gerçekleşsin, bozulan dengeler yeniden kurulsun, altüst olan değerler yerini bulsun! İşte İmam-Hatip Liseleri bu mübârek rüyânın sabahında doğdu, bu kudsî niyetin ve azmin meyvası oldu. Fidanlar büyüdü, yayıldı ve gelişti, kırkıncı yılda doğudan batıya bütün ülkeye gölgesini salmış, meyvasını sunmuş bulunuyor. İmam-Hatip Liseleri milletin malı, İmam-Hatipliler onların yarınlarının ümidi ve gözbebekleridir. Kırk yaşın kemâlini temsil etmesi gereken bu nesil de artık kendinin ne olduğunu, onu nasıl bir misyonun beklediğini bilmek, hissetmek, "beklenen olmak" durumundadır. Ben bir İmam-Hatipli olarak bu şuur ve sorumluluk duygusu karşısında ürperiyor, titriyorum. Sevgili kardeşlerim siz de titreyin ve kendinize gelin!


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: