HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


Tasarruf keseneği ve hayat sigortası

Soru: Tasarruf keseneğinin neması alınabilir mi?
Cevap:
Memurlardan tasarruf maksadıyla kesilen meblâğlar sebebiyle ödenen faizin alınıp kullanılabilmesi için bunun faiz olmaması gerekir; faiz olduğu müddetçe alınıp, mâliki tarafından kullanılamaz, fakirlere verilir. Ödenen ve adına faiz denilen bu meblâğın faiz olmaması niyete ve hesaba bağlıdır; şöyle ki:
Memurun rızâsına bakılmaksızın kendisinden kesilen para onun hakkıdır, bu para yine onun rızâsına bakılmaksızın bankalarda işletilmekte, faize verilmekte veya devlet tarafından faizle kullanılmaktadır. Memur, kendisine zaman zaman verilen ve adına faiz denilen meblâğı alıp bir yere kaydettikten sonra istediği gibi sarfeder ve bunu devletin kestiği anapara olarak kabul eder (bu niyetle alır ve harcar). Faiz diye ödenen meblâğlar, kendisinden kesilen para miktarına ulaşınca, bir de geçen zaman içinde paranın ne kadar değer kaybettiğini (enflâsyon miktarını) hesaplar veya hesaplattırır. Rızâsı dışında kesilen para kendisine ödenirken, kesildiği günün değeri (alım gücü) üzerinden ödenmelidir, bu fark memurun hakkıdır. Bu sebeple enflâsyon farkını da tamamlayıncaya kadar kendisine verileni alıp harcamaya devam eder. Anapara ve buna ilâve olarak enflâsyon farkını aldıktan sonra verileni ise -bu anaparadır dense bile- alamaz; çünkü bu faizdir, daha doğrusu alır ve fukarâya dağıtır, bankada bırakmaz.

Soru: Hayat sigortası caiz midir?
Cevap:
Bir kimseden belli zamanlarda belli miktarda para alınıyor, bu para diğerlerinden alınanlarla beraber çeşitli yollardan nemalandırılıyor, yine önceden belli bir nisbeti, belli zaman geçince o kimseye (sigortalıya) ödeniyor. Bunun meşrû olabilmesi için yapılan işlem, İslâm hukukuna göre meşrû olan bir hukuki işlem (muâmele) olmalı, para da meşrû şekillerde nemalandırılmalı, helâl-haram kaidelerine riâyet edilmelidir. İmdi meselemizi bu umumi kaide içinde ele aldığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Sigortalının ödediği para "ödünç" olsa, alacağı ancak verdiği kadar olur, fazlası faizdir. Sigortalının ödediği para ortaklık sermayesi olsa, bu takdirde kâr ve zararda ortaklık sözkonusu olmalıdır. Sigortada, sigortalıya ait kâr ve zarar, nisbet (oran) olarak önceden belirlenmediğine göre buna "kâr ve zararda ortaklık" demek de mümkün değildir; çünkü daha kâr belli olmadan sigortalıya verilecek miktar belli olmaktadır. Ayrıca sigorta şirketlerinin hemen tamamının bankalarla alâkası vardır, bir kısmı ise zâten bankaların yan kuruluşları gibidir. Toplanan sigorta primleri, haram-helâl kaidelerine riâyet edilmeden nemalandırılmaktadır. İşte bu sebeple "adına hayat sigortası vb. denilen" mezkûr işlem, İslâma göre meşrû değildir.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: