HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


KADINLARIN DURUMU
İslâm'dan önce Araplarda kadın mirastan mahrum idi. Kendisi bir nevi mal sayılıp nikâh, normal satım akdi gibi yapılırdı. Geçici bir zaman için evlenmek âdeti vardı. Birden fazla kocaya ve "lavira" muamelesine bile rastlanmaktaydı.
Şöyle ki câhiliyye devrinde kadınlar hakkında çeşitli muâmeleler yapılırdı:
a) Kadın için nişan (hıtbe) yapılır; söz kesildikten sonra nikâh kıyılırdı.
b) Kadının yanına devamlı olarak birisi gelir gider, çocuk olur, kadın "bu çocuk filandan" der ve ona nikâhlanırdı.
c) Kadın bir çok erkekle münasebette bulunur, çocuk olunca hangisinden olduğunu söylerse ona nikâhlanırdı. Böyle kadına "mukasseme" denirdi.15
Bundan başka Araplarda şu âdetler de vardı:
a) Kadın hayızdan temizlenince kocası, "filân asil kişiye git, onunla yat" der ve ondan hamile kalıncaya kadar kocası onunla yatmazdı (nikâh-ı istibda').
b) İki kişi karılarıyla değişik olarak yatarlardı (nikâh-ı bedel).
c) Bir bedel karşılığında bir kadını bir gün bir hafta gibi muayyen bir zaman için almak (nikâh-ı müt'a) âdeti vardı.
d) Gizli dost tutmak; böyle kadınlara "müttehizâtu'l-ahdân" denirdi. Bunun mukabili açıkça zinâ eden kadınlardı (zevânî, müsâfihât). Câhiliyye devri arapları gizli zinâyı normal görür, fakat açık zinâyı çirkin sayarlardı.
e) On kişiden az bir grubun anlaşarak bir kadından istifade etmeleri. Kadın çocuk doğurunca bunları çağırır, "yaptığınız işi bilirsiniz" der ve hangisini severse "çocuk senindir" diyerek onu çocuğu kabule mecbur ederdi.
f) Bazı fâhişeler, kapılarının üstüne bir bayrak asar ve isteyen bunlarla zinâ ederdi. Çocuk doğunca bir kaif (fizyonomi ve iz bilgini) çağırılır, çocuğun babasını o tayin ederdi. Şu da var ki bu fahişe kadınlar hep câriyelerdi, hür kadınlar zinâ etmezdi.
g) Arapların "lavira"ya benzer bir işleri daha vardı. Babalarının bıraktığı kadınları yani üvey annelerini alırlardı. Birisi karısını boşar veya vefat ederse büyük oğlu, isterse elbisesini üvey annesinin üzerine atardı; istemezse kardeşlerinden biri, yeni bir mehir ile onu alırdı. Bu harekette bulunanlara "dıyzen" denirdi. Nisâ sûresinin 21. âyetinde "babalarınızın nikâhladığı kadınlarla evlenmeyiniz..." buyurulması -daha önce- bu muâmelenin var olduğunu gösterir.
İslâm dini kadının durumunu yüceltmiştir.
Nikâh artık alış-veriş şeklinde olmayıp, namzetler veya vekîl yahut veliler arasında akdolunur. Böylece kadın ergenlik çağında ise akde dahil olup açıkça veya üstü kapalı bir şeklide rızasının alınması lâzımdır.
Erkek tarafından kadına "mehir" ismiyle bir bedel verilmek gerekir.
Evlilik devam ettiği müddetçe kadın şahsî mallarını istediği gibi kullanır, tasarruf eder ve bunda kocasının iznine bağlı değildir. Geçimi (nafakası) kocasına ait olup evinin masrafına kendi malıyla katılmaz.
Kadın boşandığı veya ayrıldığı takdirde "iddet" müddeti denilen belli zamanlar içinde geçimi kocası tarafından temin edilir.16 Kocası vefat ederse terikesinin (bıraktığı malın) bir kısmını vâris sıfatıyle alır.
Akraba ve hısımlar arasında malûm olan derecelere kadar evlenme yasağı vardır. Bir kadının sütünü emmekten doğan akrabalık da nikâha mani sayılmıştır.
Nikâhta prensip tek kadındır. Zarurete dayanılarak -dörde kadar- birden fazla olması câiz görülmüştür.17
Boşamak aslında haramdır. Fakat ihtiyaç ve zarûrete binaen meşrû ve mübah (serbest) kılınmıştır. (Kitabu'n-Nikâh, s. 142).
Kaide olarak nikâh ebedi olmak üzere kıyılır. Uzun, kısa bir vakte bağlı -geçici- nikâh câiz değildir. Gerçi İslâm'ın ilk devrinde geçici nikâha (müt'a nikâhına) izin verilmişse de sonradan bir hadis-i şerif ile yasaklanmıştır (Kitabu'n-Nikah, s. 43). Her ne kadar Şiîler arasında geçici evlilik varsa da onlar ehl-i sünnet mezheplerinin dışında bulundukları için, yaptıkları muâmele İslâm nâmına kaydedilemez.*
Küçüklerin vasîlerine, kayıplara, bulunmuş çocuklara hatta erkeklik ve dişiliği belli olmayanlara dair hükümler vardır.


15. M. Es'ad (müellif), Târih-i Din-i İslâm, Medhal, s. 325.
16. Bir yabancı yazar "kadın dul kalırsa bir sene müddetle terikeden maîşet temin edilir" diye garip bir şey söylüyor; halbuki kocası vefat eden kadın için iddet nafakası gerekmez.
17. M. Es'ad, Kitâbu'n Nikâh, s. 7.
* Şiîler de Müslüman olduğuna göre bu söz yerinde değildir; "sünnîleri bağlamaz" denilebilir.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: