HayrettinKaraman.net
Mobil - Metin Versiyonu

[Facebook] - [Twitter] - [YouTube] - [instagram]

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git

Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |


6. Bahreyn İslâm Bankası:
1979 yılında çıkarılan 2 numaralı kararnâme ile kurulan Bahreyn İslâm Bankası bir yandan akit ve nizâmnâme hükümleri ile, diğer yandan Bahreyn Ticârî Şirketler Kanunu, Nakit Kanunu ve diğer kanunlar ile bağlı bulunmaktadır. Şirket, ortaklık esasına dayalı olarak Bahreyn'deki diğer bankaların yaptığı bütün iş ve faâliyetleri yapabilecektir. Başta fâiz yasağı olmak üzere; bütün işlemlerinde İslâm Dini'nin kural ve hükümlerine uygun çalışacaktır. Bu ifadelerden çıkan sonuca göre; bankanın ülke kanunları ile bağlılığı İslam kuralları ile çatışmaması şartı da geçerlidir.

7. Nâsır Sosyal Bankası:
Kitabın bundan önceki baskısında, Mısır'daki Nâsır Sosyal bankası ile ilgili yeterli bilgi verilmiştir.


İkinci Gruptan:
1.Pakistan
Pakistan 1947 yılında, Hindistan' da yaşayan bütün Müslümanlar'ı bir bayrak ve İslâm Devleti çerçevesinde toplamak üzere kurulmuştu.1973 yılında kabûl edilen anayasanın 227. maddesi, ülkede yürürlükte bulunan bütün kanunların İslâm esaslarına göre ele alınıp tâdîl edilmesini öngörüyordu. 31. madde devlete, fert ve toplum olarak Pakistan Müslümanlar'ının hayatlarını İslâm'a uygun hâle getirmelerini sağlamak üzere gerekli adımları atma ve tedbirleri alma vazifesini veriyordu. 37. madde ise, devletin politikasını genel hatlarıyle belirlerken; özellikle fâiz üzerinde duruyor ve ülke ekonomisinin fâizden temizlenmesini istiyordu. Devletin kuruluş amacı baştan beri İslâm olduğu halde, ilk otuz yılda ekonominin fâizden temizlenmesi konusunda önemli bir iş yapılmamıştı, nihayet başkan Ziyâulhak İslâm Düşüncesi Konseyi'nden, fâizsiz bir ekonominin ilk taslağını hazırlamalarını istedi (Eylül, 1977), Meclis, ülkenin konu ile ilgili uzman ve âlimlerinden on beş kişi seçerek bir heyet teşkil etti ve bu heyetten, fâizsiz ekonomiye geçişle ilgili bir rapor hazırlamalarını istedi, heyet 1980 yılında raporu meclise sundu, Başkan Ziyâulhak işi sıkı bir şekilde takip ediyordu, hükûmetten raporun derhal uygulamaya konulmasını istedi, heyetin öngördüğü üç yıllık geçiş süresi içinde gerekli tedbirler alındı.
Rapor bir giriş ve beş fasıldan oluşuyordu. Girişte fâiz yasağı ve bunun hikmeti açıklanıyordu. Birinci fasılda önemli meseleler, hükümler ve strateji ele alınıyor, kâr ve zarara ortakılık esasının zorlukları açıklanıyor, fâizli ekonominin yerini alacak yeni düzenin kurulup işletilebilmesi için gerekli tedbirler üzerinde duruluyordu. İkinci fasılda ticaret bankalarından fâizi kaldırmanın mekanizması ele alınıyor, çeşitli sektörler ve kesimlerin finansman ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı, geçiş döneminde gerekli yardımlar ve banka mevdûâtına sabit fâiz yerine -kâr ve zarara ortaklık esasına göre ayarlanmış- değişken bir gelirin verilmesi üzerinde duruluyordu. Üçüncü fasılda "özel konulara yönelik çeşitli mâlî müesseseler"den fâizin kaldırılmasının yol ve çâreleri ele alınıyordu. Dördüncü faslın konusu merkez bankasının faâliyetleri ve fâizsiz bir nizâmda para politikası idi. Sonuncu fasıl ise hükûmetin bütün iş ve muâmelelerinde fâizden uzaklaşması yollarını açıklıyordu. Buna göre hükûmet; artık mâlî kurumlardan veya halktan fâizle kredi almayacak, fâiz ödeme şartına bağlı olarak borçlanmayacak, fâizsiz alıp verme yollarını arayacaktı. Geçici olarak yabancılardan fâizle borç alınabilirdi, ancak bu zarûret sınırını aşmayacak ve kısa zamanda, İslâm Devletleri arasında sıkı işbirliği ve yardımlaşma yoluyla, yabancılara fâizli borçlanma yolu kapatılacaktı.
Raporun sonunda, tavsiyeler bölümünde çok önemli maddeler vardır:
a) İlgili mevzûat ve özellikle banka mevzûatında yeni düzene göre gerekli tâdilleri gerçekleştirmek üzere çeşitli komisyonlarca çalışmaların yapılması.
b) Banka çalışanlarını yeni düzene alıştırmak üzere tedbirlerin alınması ve kurslar, seminerler yapılması, konferanslar verilmesi.
c) Fâizsiz ekonomi, hayatın bütün cephelerine şâmil bulunan İslâm Düzeni'nin bir parçası olduğundan, bütünden ayrılarak ele alınamayacağı ve yalnızca bu parçada başarı sağlanamayacağı; bu sebeple toplumun ahlâk yapısının ele alınması, kapsamlı bir eğitim seferberliğine girişilmesi, vergi ve muhâsebe düzenlerinin yeni sisteme göre ele alınarak ıslâh edilmesi.
d) Milletlerarası işlemlerde fâizsiz ekonomi ve ticârî ilişkilere geçiş daha zor olduğu için, sistemin bütünü ile gerçekleşmesinin üç aşamada olması; önce ülke bankaları ve mâlî kurumlarında, sonra hükûmette ve nihayet milletlerarası ilişkilerde faizin kaldırılması.
e) Mevcut bankalar fâizli işlemlerine devam ederken örnek fâizsiz İslâm bankaları kurmak yanlış olduğu gibi, mevcut bankalarda fâizsiz hesap açtırma imkânının tanınması da yanlıştır; bunlar fâizli sistemin devam etmesine yardımcı olur. Bu sebeple üç yıl içinde bütün ülkede fâizsiz ekonomiye geçilmesi.
Meclis raporunda fâizli ekonomiye karşı fâizsiz bir ekonominin iki temele oturması istenmektedir: "Fâizsiz borç ve kâr- zararda ortaklık". Mevcut şartlar ve alışkanlıklar karşısında ekonominin yalnızca bu iki esasa oturmasında bazı güçlükler bulunacağı için, rapor, geçici olarak şu yolların kullanılabileceğini ifade etmektedir:

a) Mevdûât ve ödemelerin para değerinin değişmesine bağlı kılınması:
Bu durumda bankadan para alanlar ve bankaya para yatıranlar ödeme ve hesaplaşmayı, paranın değer kaybını göz önüne alarak yapacaklardır. Ölçü olarak ortalama enflâsyon miktarı kullanılabileceği gibi klâsik bankaların kredi sisteminden de istifade etmek mümkündür.
Heyet bir yandan değer kaybının çeşitli kesimlerde farklı olduğunu, diğer yandan fıkıh kitaplarının eşya ile para ikrâzlarını birbirinden ayrı tutmadığını gözönüne alarak bu çâreyi ihtiyatla karşılamaktadır.

b) Finansal kiralama:
Uzun vâdeli finansmanlarda gittikçe yerleşen bu usûl de iki çeşittir:
Birincisi karşılığı tam ödenen kiralamadır (full payout lease), buna mal sahibi kılan kiralama da denir. İkincisi ise karşılığı tam ödenmeyen, kira konusu malı kullandıran kiralamadır (operating lease). Birinci usûlde sanâyîci veya müteşebbis kiralamak istediği şeyi belirler, banka bunu satın alır, o şeyin ortalama ömrüne göre bedeli ve makûl bir kâr toplamı yıllara ve aylara bölünür, çıkan rakkam şeyin aylık kirası olur, kiracı bunu bankaya öder, uzun müddet sonunda, sembolik ödemelerle kiracının şeye mâlik olması da mümkündür. İkinci usûlde meselâ bir bilgisayara ihtiyacı olan bunu bankaya bildirir, banka bilgisayarı satın alarak ihtiyacı olana kiralar, ödemeler bilgisayarın ortalama ömrü ve makûl kâr esasına göre değil, birden fazla kiralama esasına göre yapılır ve ilk kiracı bilgisayarın bütün bedelini kira olarak ödemez.
Heyet, bu usûlün İslâm'a uygun olabilmesi için bankanın, sigorta masrafını üstlenmesi gerektiğini belirtmiştir.

c) Yatırım müzâyedesi:
Banka tek başına veya diğer mâlî kurumlarla bir konsorsiyum kurar, sanâyi koluna ait çeşitli projeler hazırlar, bunlar için gerekli bulunan âlet, edevât ve techizâtı belirler, teminini teahhüt eder, mâliyete makûl bir kâr da ekleyerek projeleri açık arttırmaya çıkarır, en fazla fiat teklif edene verir, teahhüt ettiklerini de yerine getirir. Projeyi alıp işleten, anlaşma şartlarına göre zamanında ödemelerini yapar, kurum da teahhüdünü yerine getirir, hem masrafını alır, hem de belli bir kâr elde etmiş olur.
Heyet, istisnâ akdi mâhiyetinde olan bu tasarrufun meşrû olabilmesi için, sipariş edilen mâmûlün şartlara uygun olması hâlinde müşterinin bunu kabûl etmesini mecbûr gören Ebû- Yûsuf ictihadını tercih etmiştir.

d) Vâdeli satış (murâbaha):
Sanâyî ve zirâat girdileri ile iç ve dış ticaretin finansmanı için uygun bir yol olan vâdeli satışta banka, bu girdilere ihtiyacı olan kimselerle anlaştıktan sonra onları satın almakta, makûl bir kâr ekleyerek, ihtiyaç sahiplerine veresi olarak satmaktadır. Enflâsyon ortamında daha fazla olmak üzere bir vâde farkı da ilâve etmektedir. Bu usûlün şerîate uygun olabilmesi için heyet, alınan malın önce banka tarafından teslim alınmasını (kabz), sonra müşteriye satılmasını şart koşmuş, bunun da satıcı firma tarafından banka namına ayrılıp bir tarafa konması, sonra da bankanın talîmatına göre müşteriye teslim edilmesi ile gerçekleşebileceğini ifade etmişlerdir. Ayrıca bu usûlün, üstü kapalı bir fâizciliğe yol açmaması için, merkez bankasının sıkı bir kontrol sistemi kurmasını, mezkûr finansmana tâbi malları, bunların fiatlarını, kâr ve vâde farklarını belirlemesini... istemişlerdir.

e) Kiralama - satım yolu:
Yukarıda geçen kiralama çeşitlerinden biri de, bazı âlet ve techizât ile uzun vâdede mallar için kullanılabilecek kiralama- satım yoludur. Banka talep eden için bu malları alır ve ona kiralar, karşı taraf da bedelin bir miktarını öder ve ortak mülkiyet hâsıl olur, banka kendi hissesini ortağına kiralar, ortak zaman içinde bedelini parça parça ödeyerek malın tamamına mâlik olur, bu esnada bankanın hissesine tekabül eden kazancı da ona öder.

f) Ortalama gelir karşılığında finansman:
Devlete bağlı bir kurum, devamlı olarak her bir kesim ve sektörün yıllık kâr ortalamasını hesaplar ve bunu ilân eder. Banka müteşebbise muhtaç olduğu parayı verir ve müteşebbisin yatırımının yıllık kâr ortalaması kadar bir kâr ister. Hesaplaşma zamanında fiilî kazanç daha fazla olmuşsa, müteşebbis bunu gönüllü olarak bankaya verir, kazanç daha az olmuş, yahut zarar edilmiş ise, ilgili kuruma durum belgelerle açıklandıktan sonra banka az kazanca râzı olur, yahut zarara katılır. Heyet bu usûlün; bilhâssa hesap tutamayan küçük esnaf ve müteşebbisler için faydalı olduğunu öne sürerek kullanılmasını câiz görmüş, ancak ahlâkın düşük olduğu ortamlarda, bu usûlün giderek fâize kapı açacağını, muâmelenin ortalama kâra, hattâ banka fâiz oranlarına göre yürür hâle geleceğini de düşünmüş ve bunun zarûret sınırında kalmasını tavsiye etmiştir.

g) Mevdûât karşılığı borç verme yolu:
Banka isteyene borç verir, parayı alan bunun bir miktarını derhal ve -kendi ödeme müddetine nisbetle- daha uzun vâdeli olarak bankaya yatırır, geri kalanı ile işini görür. Vâdesi gelince borçlu bankaya borcunu öder, fakat fâiz veya başka bir fark ödemez, bankadaki mevdûâtını ise vâdesi dolunca çekebilir, fakat bu mevdûât karşılığında bankadan bir şey talep etmez. Banka aldığı mevdûât ile verdiği borcun getirileri arasındaki eşitlik ve dengeyi korur.

h) Özel borçlanmalar konusunda kolaylık sağlama yolu:
Daha ziyâde amme menfaatini ilgilendiren, amme ihtiyacını karşılayan yatırım ve ticaret konularında banka, müteşebbise ödünç para verir, borçludan yalnızca masraf alır, gerektiğinde hükûmet de bankaya yardımcı olur. 2
Pakistan' da bankacılığın İslâmlaşması yıllar içinde şöyle bir süreç göstermiştir:
Aralık-1978: Meclise ön raporun sunulması.
Şubat- 1979: Sistemin uygulanması için üç yıllık plânın ilân edilmesi.
1 Temmuz- 1979 : Zirâat sektöründe fâizsiz finansmanın uygulanması.
Ağustos -1979: Konut yapımında fâizsiz finansmanın uygulanması (HBFC)
Ocak -1980: Devlet kuruluşlarının yatırım gelirlerine ortaklık sertifikalarının uygulamaya konulması (SEMF).
Ocak -1980: Nihaî raporun meclise sunulması.
15-6-1980: Meclisin raporu görüşüp kabûl etmesi.
26-6-1980: Mâlî sistemin değiştirilmesi, Şirketler Kanunu'nun, yatırım sertifikaları çıkarılmasına uygun hâle getirilmesi, Mudârabe Şirketleri Kanunu'nun çıkarılması.
1-7-1980: Balıkçılar, su yollarının ıslâhı ile meşgul olan yardımlaşma cemiyetleri ve küçük kuruluşların fâizsiz finansman kapsamına alınması. Bankaların konut yapımı için fâizli kredi vermeyi tamamen durdurmaları.
Ekim-1980: Pakistan Yatırım Kurumu (ICP) sisteminin kâr ve zararda ortaklığa dönüştürülmesi.
1-1-1981: Bankaların kâr ve zararda ortaklık esasına göre mevdûât kabûlüne başlamaları ve bunu kamu kurumları ve mallarının finansmanında - peşin alıp vâdeli satma yoluyla - nemâlandırmaya başlamaları.
Müddeti sınırlanmış yatırım sertifikalarının (PTC) çıkarılmaya başlanması.
26-1-1981: Mudârabe kanununun yürütülmesi ile ilgili kanununun ve nizâmnâmelerin çıkarılması.
13-8-1981: Ticaret bankalarının, kâr ve zararda ortaklık sistemine göre mesken finansmanına başlamaları.
Eylül -1981: dar gelirli öğrencilere fâizsiz ödünç verme (karz-ı hasen) uygulamasının başlaması.
1-7-1982: Ortaklık ve mülkiyetle sonuçlanan kiralama yoluyla finansman uygulamasının başlatılması.
12-10-1982: Kâr ve zararda ortak olmak üzere bankalar arasında, talebe açık mevdûât uygulamasının başlatılması.
2-11-1982: Ticaret bankalarının, mudârabe sertifikalarına yatırım yapmaya başlamaları.
31-12-1984: Banka mahkemeleri (BTO) kanununun çıkarılması.
31-12-1984: Finansal kurumlar ve bankaların hizmetlerine dair kanunun (Banking and Financial Services Ordinance) çıkarılması. Bu kanun, bankalar, şirketler ve vergiler ile ilgili yedi kanunu değiştirmiş ve İslâm Bankaları ile İslâm Ekonomisine işlerlik kazandıracak ortamı hazırlamıştır.
1-1-1985: Bankaların fâizsiz olarak yalnızca kamu sektörünü, hükûmet yatırımlarını ve şirketleri finanse etmeleri.
1-4-1985: İslâm esaslarına uygun finansmanın fertleri de kapsamına alması.
1-7-1985: Bankaların, ülke parası ile fâizli hiçbir mevdûâtı kabûl etmemeleri.
Artık ülkenin bütün bankaları ve mâlî kurumlarından fâiz kaldırılmış oluyordu. Yalnızca yabancı paralarla yatırılan mevdûâta, alınan ve verilen krediye fâiz uygulanıyordu.
Bundan sonra merkez bankasının talimâtına göre; bankaların mallarını nemâlandırma ve gelir sağlama yolları, şu üç gruptaki on iki maddeye inhisar ediyordu:

A-Ödünç verme yoluyla finansman:
1. Merkez bankasının zaman zaman belirlediği ve % 4'ü geçmeyen masraf ödeyerek ihtiyaç sahiplerinin ödünç para almaları.
2. Muhtaç öğrencilerin, hiçbir masraf ödemeden (karz-ı hasen şeklinde) ödünç para almaları.

B- Ticârî finansman:
3. Peşin alıp vâdeli satma( murâbaha) yoluyla sermâye temini. Bu sistemde ödeme, vâdesinden önce yapılırsa bedelin belli ölçüde indirilmesi câiz görülmektedir.
4. Ticârî evrakı, üzerinde yazılı değerden azına satın almak (Mark-Down).
5. Bankanın müşterisinden satın aldığı malı tekrar ona satması (Buy-Back). Bu usûl güvene dayalı bulunan açık hesapla ilgili hesaplaşmada kullanılmakta, her ödeme emri satma, her borcu kapatma satın alma sayılmaktadır.
6. Kiralama.
7. Mülkiyet kazandıran kiralama.
8. Akar bazında kalkınmanın finansmanı.

C. Yatırım Finansmanı:
9. Kurumun kâr ve zararına katılma yoluyla finansman.
10. Şirketin senetlerini satın almak sûretiyle sermâyeye katılmak.
11. Müddeti sınırlı ortaklık sertifikaları (PTC) ve mudârabe şirketlerinin çıkardıkları sertifikalar. (Bunların hacim, sınır ve şartlarını hükûmet belirlemektedir.)
12. Banka ile müşterinin akar kiralama konusunda ortaklıkları.
Başlangıçta banka, vâdeli satışlarda ödeme geciktiği takdirde bir gecikme bedeli alıyordu (alacağı meblâğa bunu da ekliyordu), ilgili dînî dairelerin buna itirazları üzerine; 1-7-1984 tarihinden itibaren bu uygulama terkedildi (gecikme bedeli alınmadı). Ayrıca 4.,5., ve (PTC) maddelerde geçen nemâlandırma yollarını da dîn âlimleri şerîate uygun bulmuyor, şüpheli karşılıyorlar. 3


2. İlğâu'l-fâide mine'l- iktisâd (Rapor), Çev. Abdu'l-Alîm, Rafîk el-Mısrî, 2. B. Cidde, 1984, s. 16-32.
3. Dr. Atıyye, a.g.e., s.40.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

 
Bu Kitapta: Önceki Başlık | Sonraki Başlık | İçindekiler |

Ana Sayfa | Hakkında | Makaleler | Kitaplar | Soru Konuları | Soru Listesi | Konuşmalar | Şiirler | Besteler | İndeks | Rastgele Oku | Yeniler | Geri Git | İleri Git



   


BULUNDUĞUNUZ SAYFAYI AŞAĞIDAKİ ARAÇLARLA KULLANABİLİRSİNİZ: